Sınıflandırma
Tür kategorisi: Karınca
Bilimsel adı: Solenopsis invicta
Familya: Formicidae
Tanım
Kırmızı Ateş Karıncası (RIFA) bakırımsı kahverengi bir kafaya ve daha koyu, kırmızımsı kahverengi bir vücuda sahiptir. Ortalama bir işçi karınca 2-6 mm uzunluğa erişebilir. Güçlü alt çenelerinde 4-5 diş bulunur. 2 parçalı pediselleri ayırt edici özelliğe sahiptir. Vücudunda sayısız dik tüy bulunur.
Güney Amerika kökenli kırmızı ateş karıncaları çevre açısından tehdit oluşturmaktadır.
Yuvalarını genellikle yer altına yaparlar ve etrafında bir toprak yığını oluştururlar. Çayırlarda ya da çim alanlarda görülebilen toprak yığınlarının üzerinde belirgin bir açıklık bulunmaz. Kırmızı ateş karıncaları genellikle yanlışlıkla toprak yığınına basıldığı zaman keşfedilir. Böyle bir durumda karıncalar saldırıda bulunur.
Davranışlar
Kırmızı ateş karıncaları genellikle büyük koloniler oluştururlar. Küçük olmalarına karşın son derece agresiflerdir ve tüm karıncalar arasında en saldırgan türlerden biri olarak görülürler. Saldırı tehdidi karşısında kurbanlarına koordine bir şekilde saldırırlar.
Kolonilerde bir ya da birden fazla kraliçe bulunabilir. Kraliçeler çok hızlı bir şekilde ürerler. Genellikle organik maddeyle beslenmekle birlikte tatlı ürünler ve protein açısından zengin diğer ürünleri bulmak için evleri istila ederler.
Riskler
En acı verici ve korkutucu saldırılarını tehdit altındayken düzenleyen kırmızı ateş karıncalarının iğneleri beyaz püstül oluşmasına neden olur. Karıncalar ısırmazlar, acı ve püstülün oluşmasına neden olan iğnelerindeki zehirdir.
Saldırı altındayken koloninin diğer üyelerini senkronize bir saldırı düzenlemeye çağıran feromonlar salgılarlar. Çok sayıda karınca tarafından düzenlenen saldırı son derece acı vericidir. Bazı kurbanlar alerjik reaksiyon gösterebilir.
Toprak yığınları da sorun yaratabilir. Bitki köklerinin gelişimini ve bitki oluşumunu olumsuz etkileyerek rekoltenin düşmesine ve çimlerin düzensiz büyümesine neden olabilirler.
Amerika kıtasında, Avustralya’da, Güney Doğu Asya'da ve Kuzey Avrupa ülkelerinde tespit edilmiş olup Türkiye’de varlığına dair bilimsel çalışma bulunmamaktadır.